Çeşme Tarihi
İlk çağda CYSUS adıyla bilinen Çeşme, Anadolunun batı kıyısında MÖ.1000 yıllarında kurulduğu tahmin edilen 12 İonya kentinden biri olan ERYTHRAI (ERİTRE)nin Ildır iskelesiydi. Bu nedenle Çeşme’nin t
arihi ile bir arada anılması gerekir.Bugün arkeolojik ve turistik yönden büyük önem taşıyan ERİTRE MÖ.7. ve 8. yüzyıllarda büyük bir iktisadi güce sahip olmuştur. Bu dönemde kent Doğu Akdeniz özellikle Kıbrıs ile ticari ilişkilerde bulunuyor ve (CHIOS)-SAKIZ Adası ile birlikte esir ve şarap ticaretini elinde tutuyordu. ERİTRE önce LYDIA(LİDYA) sonradan Perslerin saldırısına uğrayıp büyük zarar görmüş, MÖ.14. yüzyılda ise yeniden zengin bir kent olmuştur. MÖ. 2 yüzyılda kent Bergama Krallığına daha sonra Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır.Romalılar zamanında Çeşme yöresi CYSUS adını almış, Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Bizans topraklarında kalan ERİTRE önemini kaybetmiş özellikle put ve çok tanrılı dinlere olan inancın güçlendiği dönemde kentteki antik yapıların çoğu yakılıp yıkılmıştır.Ortaçağda Bizans İmparatorluğuna bağlı olan ERİTRE ve Çeşme yöresi ilk olarak ÇAKA BEY zamanında TÜRKLERİN eline geçmiştir.(MS.1081) Birinci Kılıçarslan’ın kayınbabası olan ÇAKA BEY Selçuklular devrinde KLOZEMENE yarımadasını ele geçirmiş, bugünkü Çeşme Köyü diye bilinen ve Çeşme’nin 2 Km. güneyindeki tepeler arasında olan bir camii ve evler yaparak Oğuz Boyundan gelen Türkleri buraya yerleştirmiş olan ÇAKABEY’in öldürülmesinden sonra kardeşi Yalvaş Haçlılar gelinceye kadar bu bölgede olmuştur.ERİTRE adının ÇAKA BEY zamanında ILDIRI olarak söylendiği sanılmaktadır. Fatih Sultan Mehmet zamanında kalan bir bölgede buralarda sakızlık bahçelerinin bol olması nedeniyle bu yerde İLDEREN denildiği yazılmaktadır. Yine PİRİ REİS’in KİTABE-İ FAHRİYE’sinde ILDIRI adı açıkça okunmaktadır. Bugün ILDIRI’da (ERİTRE) yalnız şehir suru, Tiyatro, Heraklion, Mimari Parçaları, Mozaikler, Akropol’de ise yeri henüz kesinlikle bilinmeyen fakat birçok adak eşyasının ele geçtiği ATHENA mabedi vardır.Osmanlılar zamanında Yıldırım Beyazıt tarafından yeniden Osmanlı İmparatorluğuna bağlanan kent 1402 Ankara Savaşından sonra Timur tarafından tekrar Aydınoğullarına bağlanmış, 1422 yılında yeniden Osmanlılara geçmiştir. Birinci Dünya Savaşından sonra yurdumuzun paylaşılmasıyla Çeşme Yunanistan’ın işgaline geçmiştir. Fakat Kurtuluş Savaşı sonrasında savaş sonucu 16 Eylül 1922’de Fahrettin Altay Paşa birlikleri tarafından düşman işgalinden temizlenmiştir.İlçemiz tarihi yapı olarak en önemli eser olan Çeşme Kalesine sahiptir. Osmanlılar zamanında 1508 yılında 2. Beyazıt tarafından yaptırılmıştır.Çeşme’nin içinde avlulu ve iki katlı olan dışta dükkanları bulunan Kervansaray 1529 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış olup, Mimarı Ömer Bin Ali PAPUÇCU’dur. Planı U şeklindedir. Yanında bulunan hamamlar külliyeyi tamamlamaktadır.Kale içinde yer alan ve kale mescidi diye anılan Camii Sultan Beyazıt tarafından 16. yüzyılda yaptırılmıştır.İlçe isminden anlaşılacağı üzere birçok tarihi Çeşmeye sahiptir. Mezarlık bölümünde su terazisi zamanımıza kadar sağlam kalabilmiştir.Çeşme’nin çeşitli mahallelerinde 18.ve 19. yüzyıllardan kalma Anonim Çeşme, Kaymakam Çeşmesi ve Molla Çeşmesi adı ile anılan üç önemli Çeşme vardır.Birkaç tarihi türbe içinde en ilginci 18. yüzyıla ait Kitabeli Atılgan Türbe açık mezar şeklinde kıymetli bir sanat eseridir.Sanat şehri ERYTHRAI (ILDIRI) AOLIA birliğine bağlı Batı Anadoludaki 12 İon kentinden biridir. Truva höyüklerinden ERİTRE’nin Truva Savaşlarından sonra kurulduğu anlaşılmaktadır. İzmir Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazılarda bulunan eserler İzmir’e götürülmüştür.
Coğrafi Yapısı
İlçemiz Türkiye’nin batısında üç tarafı denizlerle çevrili kendi adını taşıyan yarımadanın üzerinde ve en ucunda kurulmuş güzel bir ilçedir. Toprakları doğudan Urla İlçesine, güneyden ve batıda Ege Denizi, Kuzeyden Karaburun İlçesi ile çevrili olan Çeşme İzmir’e 80 Km. Yunanistan’ın Sakız Adasına da 8 mil uzaklıktadır.Çeşme İlçesinin Kıyı şeridinin toplam uzunluğu 90 km dir.Akdeniz ikliminin etkisi altında olan Çeşme’de dağların diğer Ege Sahillerinde olduğu gibi denize dik inmesi turizmin her zaman geçerli hammaddesi olan doğa güzelliklerini yaratmıştır. Arazi genellikle taşlık ve kayalık tepelerle kaplı olup, bunların arasında pek az düzlüklerden meydana gelen küçük ovacıklardan ibarettir. Arazi çoğunlukla meyillidir. Orman az olup, bozuk baltalık halindedir. Devamlı akan dereleri mevcut değildir.Toprak yapısı çakıllı, kumlu, kireçli, bazı bölgelerde de tınlı ve kalkerli satıh fakirdir. Yeraltı ve yer üstü enerji kaynakları yoktur.İlçenin yüzölçümü 260 Km dir. Gerek iç ve gerekse dış turizm yönünden Türkiye’nin sayılı plajlarına sahiptir. Sayısız koyları, berrak denizi, güneşi ince kumu ve deniz içinde kaynayan kükürtlü suları ile doğal turistik olanaklara sahip plajları yarımadanın 29 Km ye varan çeşitli koyları arasında dağılmıştır. Şifne, Küçük Liman, Paşa Limanı, Pırlanta, Tursite, Çatalazmak-Çiftlik, Dalyan ve daha birçok isimlerle bilinen 20’ye yakın kumsalı vardır.Genellikle Ilıca Mahallesinin çeşitli yönlerine dağılmış bulunan ve Ilıca’da halka açık plajı besleyen radyoaktif su kaynakları mevcuttur. Hemen hemen her zaman farklı bileşime sahip olan kaplıca suları yerli ve yabancıların ilgisini çekmektedir.İlçeye 5 Km mesafede deniz kenarında sıcak sular bulunmaktadır. Sıcaklığı 42-59 dereceye varan bu sular sodyum klorürlü sınıfındadır. Bir kısmı denizin içinde kaynayan bu suların en önemlisi TOPAN ve HAMİDİYE adı verilen kaynaklardır.
Çeşme Kalesi
Sonunda kalenin yapımı için çalışmalar başlamıştır.Mir Haydar’ın yaptığı hisar,1508 ile 1509 arasında tamamlanmıştır. Kalenin mimar kitabesinde, kalenin mimar Mehmed bin Ahmed bin Muallim tarafından bina edildiği belirtmekte olup kitabenin tarihi yoktur.
Çeşme Kalesi’nin, kitabesinden daha kesin tarihli yapılış kayıtları, II.Beyazıt devrine ait bir in’amat, defterinde bulunmaktadır. Gerek kitabesi, gerekse II. Beyazıt devrine ait defter kayıtları, Çeşme Kalesi’nin yeni bir Türk eseri olduğunu açıkça göstermektedir.Çeşme kalesi , Türk devrinde oluşan şartların ortaya çıkardığı, yeriş ve öteki özellikleri ile yepyeni bir inşaattır. Yapılışı da Türk mühendis, mimar ve işçisinin eseridir. Çünkü bu devirde yörede Türk nüfusu tam bir çoğunluğa sahip bulunuyordu.
Kalenin Çeşme Limanı’na sağladığı emniyetin etkisi önemlidir. Güvenliğin sağlanması ile Çeşmede’ki ticaret çok daha büyük boyutlara ulaşmıştır.
Çeşme Tarihinde Ünlü Kişiler
Çakabey (Ö. 1095) Türk Beyi , II. yüzyılın ikinci yarısında İzmir’e egemen olarak Anadolu kıyılarında ilk Türk donanmasını kurmuştur.
Oğuzların Çuvuldur boyundan olduğu sanılır. Danişmend Gazi’nin komutanlarındandı. Anadolu’ya yapılan akınlardan birinde Bizans komutanı Kabalika Aleksandros’a tutsak düştü. Imparator III. Nikephoros Botaniates’in dikkatini çekerek saraya alındı. Soyluluk şanı ve bazı ayrıcalıklar elde etti. 1081’de I. Aleksios Kommennos’un tahta çıkmasıyla saraydan uzaklaştırıldı.
İzmir’e gelerek 1086’da beyliğini ilan etti ve bir donanma kurdu. Urla ve Foça’yı aldıktan sonra Midilli ve Sakız adalarını beyliğine kattı Niketas Kastamonniates komutasındaki Bizans donanmasını yendi. Sinop ve Karadeniz’in güvenliğinden sorumlu Konstandions da Dalassenos komutasındaki II. Bizans donanmasını da yenerek, 1087’de Sisam ve Rodos adalarını ele geçirdi. Daha sonra Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalıştıysa da, fırtına nedeniyle Izmir’e çekilmek zorunda kaldı. Bizans saldırıları sonunda elindeki bütün adaları art arda yitirdi. 1092’de Anadolu Selçuklularıyla dostluk kurmak amacıyla kızını I. Kılıç Arslan ile evlendirdi.
1095’te Çanakkale Boğazı’nda Bizanslıların güvenliği açısından büyük önem taşıyan ve bir gümrük merkezi olan Abydos’u (Nara Burnu) ele geçirdi. I. Kılıç Arslan, Çakabey’in Anadolu Selçukluları aleyhine bir yayılma içinde olduğu biçimindeki, Bizans kışkırtmalarıma kanarak, Abydos’u kuşattı. Çakabey, anlaşma sağlamak amacıyla buluştuğu I. Kılıç Arslan tarafindan öldürüldü.
MR- iMRANLIK payesi verilerek kaptan olmus ve Limni adasini Hiristiyanlardan alip “GAZi” unvanini almistir. Ayni sene icinde vezir olan Hasan Pasa, Kaptan-i Derya tayin olmustur. Daha sonra bogaz muhafizi, sonrada Anadolu eyaleti ve Rusuk Seraskeri oldu. 1786`da Sadaret kaymakami olan Hasan Pasa, iki sene sonra Kaptan-i Deryaliktan azledildi. Hasan Pasa Kaptan-i Derya oldugu senelerde 1768 Turk-Rus harbi bas gostermisti. Ruslarin Akdeniz’e gonderdikleri Baltik donanmasi once Osmanli donanmasiyla carpismis, ama bu carpismada kesin sonuc alinamamisti. Ege kiyilarina yakin KOYUN Adalari civarinda yapilan ikinci bir savasta asil muharebe Hasan Pasa`nin kalyonu ile Rus Amirali Sipiridov`un gemisi arasinda olmustur. Hasan Pasa ile otuz kadar yigit Rus gemisine gecmistir. Dusman gemisinde yapilan kahramanca carpisma esnasinda yaralanan Hasan Pasa, tekrar kendi gemisine gemistir. Bu beklenmeyen baskin ile saskina donen Moskoflar telasa kapilarak kendi cephaneliklerini ateslemisler, ates Turk gemisine de sicrayinca her iki gemi de yanmaya baslamisti. Turk yigitleri de kiyidan gonderilen bir kayikla kurtarilmislardi. Hasan Pasa`ya gosterdigi kahramanlik sebebiyle kendisine Kaptanlik ve Beylerbeyligi verilmistir. Hasan Pasa`nin ikinci Kaptan-i Deryaligi 15 yil surdu. Bu sure icinde pek buyuk hizmetlerde bulunan Hasan Pasa, Suriye ve Irak`ta bas gosteren Tahir merc isyanini bastirmis, daha sonra 1787 Rus-Avusturya harbinde Yilan Adasi savasina katilip, Rus donanmasini maglup etmistir. Ertesi yil ismail onunde de Ruslari hezimete ugratarak basari kazanmis, bu basarisi uzerine Sadrazamlik payesi verilmistir. Hasan Pasa`nin bu grevi 3 ay surmustur; 1790 senesinde vefat etmistir. Hasan Pasa, yuruttugu devlet hizmetleri yaninda bircok hayir eserleri de birakmistir. istanbul tersanesinde bir kisla yaptiran Hasan Pasa, Midilli`ye cesmeler yaptirdi. Bakla`da yine cesme, Vizne`de cami, hamam ve cesme, Midilli`de Pasa kosku ve buyuk mermer havuz ve Limni, Sakiz, istankoy adalarinda cesmeler yaptirdi. Hasan Pasa`nin en buyuk ozelligi, kendisine alistirdigi bir aslani daima yaninda gezdirmesiydi.